Atatürk; zeki, kahraman bir asker ve lider olmaktan çok öte bir aydınlanmacı, düşünce adamıydı. Bizim tarih kitaplarımız onun savaşları üzerinde durdu. Kurtuluş Savaşı’nı genelge ve kongrelerin maddelerini öğretmeye indirgeyen eğitim anlayışıyla, gençler vatan sevgisini içselleştiremedi. Atatürk’ün düşünce yapısını, kültür dünyasını, insana bakışını keşfedemedik. Bugün hala ülkemizde aydınlanmaya ve Atatürkçülüğe karşı duran bir kesim bu yüzden var. Atatürk’ü biraz anlamış olan insanlar kendisine özgür bir yaşam ve bağımsız bir ülke armağan eden bu büyük adama duyulan tepkileri bir türlü anlamlandıramamaktadır.
Atatürk ile ilgili tek bir kitap okumamış biri, 4 bine yakın kitap okumuş Atatürk’ün yaptığı devrimlerle ilgili asılsız, bilinçsiz yorumlar yapıyor ve bu yorumlarını da mutlak doğruymuş gibi çevresine kabul ettiriyor. Atatürk kaç yılında doğdu sorusunun bile cevabını bilmiyoruz oysa. Belleğinizdeki yıl kesin bir bilgi değil. Çünkü Rumi Takvimi Miladi Takvim’e çevirme farkından dolayı, Atatürk’ün doğduğu ay ve gün de net bilinmediği için hesaplamalar yapıldığında cevap 1880 de çıkabiliyor 1881 de. Rumi Takvim olarak verilen yıl Miladi Takvim’e göre hesaplandığında kimi zaman ay farkı kimi zaman gün farkı ya da her ikisi nedeniyle iki yıla birlikte denk gelmektedir. Yani Osmanlı belgelerindeki kimlik bilgilerine göre Rumi 1296 Miladi hem 1880 hem 1881’e denk gelir. Çünkü bu tarih 13 Mart 1880 ile 12 Mart 1881dönemini kapsar. Çok iyi bildiğimizi sandığımız Atatürk’ün doğum tarihini bile bilmediğimizi öğrendik. 11 Ocak 1905’de akademiyi bitirmiş, 5 Şubat 1905’de 5. Ordu’da görevlendirilmişti. Bu süre arası 25 gündür. O günler Abdülhamit yönetimine denk gelir ve ülkenin durumuyla ilgili gizli toplantılar yaptığı gerekçesiyle 3 ay tutuklandığını yazar kaynaklar. Ya 25 günlük süre yanlış ya üç ay tutuklanma süresi yanlıştır bu durumda. Sofya’da askeri ateşe olduğu dönemlerle ilgili pek çok eksik bilgi mevcuttur. Osmanlı tarih yazımında bugün yaşanan birçok sıkıntı eski olayların tarihlerinin farklı kaynaklarda farklı yıllarda verilmesidir. Bir de bunun yurt dışı ilişki boyutunu düşünürseniz, bizde farklı onlarda farklı geçmesi çok doğaldır aynı tarihin. Bunu gördüğümüzde Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan takvim, saat, ölçü değişikliklerinin basit bir yenilik olmadığını, hayati önem taşıdığını da görmüş oluruz. Annesi 1923’de öldüğü halde, hatta yakın bir tarih olup dönemin gazetelerinde haber olduğu halde birçok kaynakta 1924 yazar. Kardeşlerinin kaç tane olduğu ve kimler olduğu farklı yazmaktadır. Bilimsel biyografilerde o kişinin çok az bilinen yönleri ele alınır ya da bilinenlere yeni şeyler katılır. Kişinin yaşadığı dönemle ilgili analizler yapılır. Başardıkları, başaramadıkları değerlendirilir. Demek ki bilimsel biyografiye ihtiyacımız var Atatürk’ü tanımak için.
14 KİTAP YAZDI
Önce onun öz yaşam öyküsünü anlatan biyografiler okunmalı. Atatürk’ün yazdığı kitaplar mesela. ‘Atatürk’ü tanıyoruz’ diyenler, bir geometri kitabını söyleyebilirler, belki bir de vatandaşlık bilgisini. Oysa Atatürk 14 tane kitap yazmıştır. Peki bunu bilmemiz neden istenmemiştir? Bu kitapların bir kısmı Osmanlıcadır. Yeni harflere çevrilse de halkın anlayabileceği şekilde sadeleştirilmemiştir. Gazetelere verdiği röportajlar, onun yazdığı mektuplar ya da kitapları, meclis konuşmaları, gazetelerin onunla ilgili yorumları, onu tanıyan kişilerle yapılan söyleşiler ya da o kişilerin anıları, yani onun kendi yazdıkları veya bizzat söyledikleri okunmalıdır ki neyi düşündü neyi neden yaptı onu hangi konular nasıl etkiledi anlayabilelim.
Bilimsel anlamada Türkiye’de Atatürk ile ilgili yeni kaynaklar üzerinden giderek yaşam öyküsünü bilinmezleriyle ve yeni boyutlarıyla ele alan bir çalışma yapılmamıştır. Atatürk ile ilgili bilimsel biyografi çalışmaları yabancılara aittir. Şerafettin Turan’ın Atatürk adlı kitabı bu türde bir çalışma sayılabilir. Uluğ İğdemir’in Atatürk’ün Yaşamı, Yusuf Hikmet Baydur’un Atatürk adlı kitabı örnek olabilir. Ancak bu kitaplar da 1918’e kadar gelmektedir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Atatürk adlı kitabı ve UNESCO’nun birkaç yazarlı Atatürk kitabı da konuya katkı yapmış eserlerdendir. Örneğin Yusuf Hikmet Bayur tarihçidir, Çankaya’da Atatürk’ün kâtipliğini yapmıştır, her türlü bilgiye ulaşacak konumdadır. Nutuk için gerekli belgeleri toplayan komisyonda çalışmış ancak yazdığı ayrıntılı bir çalışma olamamış, yüzeysel kalmıştır. Arıburnu Muharebeleri Raporu ve Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe adlı Atatürk’ün kendi yazdıkları vardır. Doğu Cephesi’nde görev yaparken tuttuğu notlar, Şükrü Tezer tarafından Atatürk’ün Hatıra Defteri adıyla yayınlanmıştır. Ruşen Eşref Ünaydın’ın, o Anafartalar grup komutanıyken kendisiyle cephede yaptığı söyleşi bir kitap halinde yayınlanmıştır. Türk’ün Altın Kitabı Gazi’nin Hayatı adlı kitap 1928’de basılmış olup çocukluk gençlik yıllarına ait anılarla birebir o tarihte Atatürk’ün anlattıklarına dayanır. Atatürk inceleyip basımına onay vermiştir. Bu alanda yazılan ünlü eserlerden biri de Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam adlı üç ciltlik Atatürk biyografisidir. Sosyolog ve psikolog olan Aydemir çok güzel bir biyografi yazmıştır ama bilimsel bir biyografi değildir.
Örneğin Lord Kinros’un “Bir Milletin Yeniden Doğuşu Atatürk” adlı çok okunan bir kitabı vardır. Kinros kimdir? İskoç soylularından bir aileye mensuptur. Gazetecilik ve İngiliz hava kuvvetlerinde görev yapmıştır. 1952’de Atatürk biyografisini yazmak için 5 yıl sürecek bir çalışmaya başlamış, Cumhurbaşkanlığı arşivine Türk tarihçi ya da yazar girmesi yasakken bütün arşivler ona açılmıştır. Türkiye’nin her bölgesini gezerek biyografiyle ilgisi olmayan konularda araştırma yapıp raporlar tutmuştur. Amaç biyografi değildir aslında çünkü İngiliz gizli servisinin elemanıydı. Çay yetiştiriciliği gibi Türkiye’nin nerede ne kaynağı varsa hepsini İngiltere’ye rapor etmiştir. Atatürk’ü çok güzel anlattığı kitap çok beğenildi, ancak Türkiye ile ilgili “Kutsal Topraklar Anadolu” adı kitabında kullandığı şu cümleler onu asıl niyetini gösteriyordu. “Kemal’in yarattığı Türkiye bulunduğu coğrafyada pamuk ipliğiyle birbirine bağlı parçalardan oluşmaktadır. Baskı bu parçaları zorunlu bir birlikteliğe tabi tutmaktadır. İngiltere Türkiye üzerinde bir siyaset uygulayacaksa bu özelliği dikkate almalı oyununu buna göre kurmalıdır.” İngiliz asilzadesi emperyalist bir ülkedeki eğitim sisteminden gelip, ezilen Türk halkının olağanüstü çabayla verdiği ulusal direnişi, yok olma kaygısını ne kadar anlayacak, Atatürk’ün liderliğini hangi kodlarıyla yorumlayacaktı.
BENZERSİZ BİR ESER: NUTUK
İtalya’da Atatürk’le ilgili yazılan ilk kitap olan Fabia Grassi’nin Atatürk adlı kitabı onu diktatör olarak nitelendiriyordu. O dönem Franco, Mussolini, Hitler gibi diktatörlerin yönetimindeydi ülkeler ve Atatürk onlarla kıyaslanıyordu. Yabancı yazarların pek çoğunun çalışmasında diktatörlüğe vurgu görebiliriz. Peki ne kadar iyiniyetli ve gerçekçidir? Bizim çocuklarımız bu bakış acısıyla mı Atatürk’ü tanıyacaklar. Oysa Atatürk onca başarıyı hep halkına mal etmiş Türk Milleti’nin bir mensubu olarak övünmüş, yaptığı birçok işte konunun uzmanlarının bilgisine fikrine danışmış bir liderdi. Oysaki Atatürk düşman ülke bayrağına saygı gösterip yerden kaldıran, düşman Anzak askerlerinin ailelerine “onlar bizimin topraklarımızda öldükten sonra artık bizim evlatlarımızdır” diyebilecek kadar da insan sevgisiyle dolu biridir. İngiliz Harold Courtenay Armstrong’un “Bozkurt’u” da çok tartışıldı. Armstrong, Kut’ül Amare’de İngiliz ordusunda savaşmış, savaş sonunda tutuklanarak Anadolu’daki askeri kamplarda Türkler’in elinde uzun süre kalmış, Türkler’den nefret etmiş, İngiliz gizli servisinde çalışmış, Türkiye ile ilgili kitaplar yazmış ve öfkesini kusmuştu. Atatürk’ü karaladığı Bozkurt Avrupa’da pek çok okuyucuya ulaşmıştı. Armstrong kitabında, “Bu devrimler Atatürk’ün egosudur, Türkiye bu devrimlerle çağdaşlaşamaz” diyor, Türk milletini de aşağılıyordu. Atatürk sağdı, kitabı okudu. Türk İngiliz ilişkileri gerildi. Kitabın Türkiye’de yayınlanması yasaklandı. Atatürk buna gerek olmadığını söyleyerek yasağı durdurdu.
Hepimizin bildiği ama okumadığı Nutuk’ta da belgelerle Kurtuluş Savaşı ve devrim süreci anlatılır. Bu sürece karşı olanların nasıl bir düşünce yapısında olduğu, kurtuluş mücadelesinin zorlukları anlatılır. 19 Mayıs 1919 Samsun’la başlar. O günlerde Anadolu’nun şartları nelerdir? Sorumlular ne yapmaktadır? Aydınlar ne düşünmektedir? Tehlikeler nelerdir? Adım adım anlatılır neyin neden ve nasıl yapıldığı, önceliğin ne olduğu, yapılan işlerin meşru zemininin ne olduğu açıklanır. En önemlisi Atatürk’ün kendi isteğiyle halka hesap vermesidir Nutuk. Böyle bir devlet başkanının halka yaptığı işlerin hesabını verdiği bir söylev örneği yoktur. Üstelik monarşi kültüründen yetişmiş biri yapıyor bunu. Nutuk bir başka şeyi de gösteriyordu ki Yeni Türk Devleti’nde yöneticiler halka hesap vermek zorundadır. Demokrasinin varlığı bu şekilde güçlenir. Bugün hangi siyasi halka yaptıklarıyla ilgili hesap verme sorumluluğunu taşıyor? 1927’de Nutuk, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2. Olağanüstü Kongresi’nde Ankara’da meclis binasında 6 günde ve 36.5 saatte okunmuştur. Kurtuluş Savaşı ile ilgili birinci elden kaynaktır. Bizzat bu mücadeleyi veren kişi yazmıştır ve Atatürk’ün yazdığı en büyük eserdir. Ancak anlayabilmek için belli bir tarihi birikime sahip olmak gerekmektedir. Dili de günümüz Türkçesine uymadığı için halkın, gençlerin okuyup algılaması zordur. Böylece Türk milleti Atatürk’ün en büyük eserini de okuyup anlama imkânı bulamamaktadır. Onu anlamak için önce okumak, eleştirmek için de bilmek gerekir. Bilgisizce eleştirmek kolaydır da toplumun vicdanından başka hiçbir şeyi yıpratamaz, çünkü gerçekler tarihe kazınmıştır, siz görseniz de görmeseniz de.
ATATÜRK’ÜN YAZDIĞI KİTAPLAR
Takımın Muharebe Talimi
Cumalı Ordugâhı
Taktik ve Tatbikat Gezisi
Bölüğün Muharebe Talimi
Zabit ve Kumandan ile Hasbihal
Tabiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
Arıburnu Muharebeleri Raporu
Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe
Subaylara Öğütler Söylev ve Demeçler
Karlsbad Hatıraları
Medeni Bilgiler
Geometri
Tarih Ders Kitabı
Nutuk
PINAR SÖZER
Tarihçi / Yazar
Kaynakça:
– Kemal Arı, Atatürk’ü Anlamak ve Tamamlamak
– Kemal Arı, Laiklik ve Teokrasi
– Kemal Arı, Atatürk ve Aydınlanma
Bir Cevap Yazın