23 Nisan’ın Gururu Memleketin Gürbüz Çocukları

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920’de Hacı Bayram Camii’nde tüm üyelerin katılımı ile kılınan cuma namazının ardından, 13.45’te en yaşlı üye olan Sinop Mebusu Şerif Bey’in konuşması ile açıldı. Şerif Bey, 23 Nisan 1920 günü; “Milletimizin içeride ve dışarıda tam bağımsızlık ilkelerine uygun olarak kendi geleceğini bizzat eline aldığını ve idare etmeye başladığını bütün Dünya’ya ilân ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum” sözleriyle Türkiye Devleti’nin kuruluşunu duyurdu. Bu cümle o günlerde telaffuz etmesi çok kolay bir söylem değildi. Çok değil 37 gün önce Son Osmanlı Mebusan Meclisi ulusal sınırlar içinde vatanın bölünmezliğini kabul ettiği için 16 Mart 1920’de İstanbul İngiliz işgaline uğramış ve Meclis kapanmıştı. 23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal önderliğinde Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk halkının kendi iradesiyle devlet kurduğunu, bu devletin ulusal sınırlarının tam bağımsızlığını sağlayacağını ilan ediyordu. Üstelik bir ordusu yoktu. İletişim ve haberleşme imkânları işgal kuvvetlerinin elindeydi. Para yoktu. Yanlızca işgalcilerle değil, kurtuluşa inanmayan kesimlerle, azınlıkların Anadolu’yu parçalama girişimleriyle, İstanbul’da hukuki olarak varlığını sürdüren Osmanlı Devleti’yle de mücadele etmek gerekiyordu. Birçok farklı güç odağına karşı sınırlı imkânlar ama sınırsız inançla bir savaş verilecekti.

5c8d0c1c45d2a08af41b8f72

TBMM 23 Nisan 1921’de aldığı kararla yeni Türk Devleti’nin ilk bayramı olarak 23 Nisan gününü “Milli Bayram” kabul etmişti. Oysa Kurtuluş Savaşı’nda ateşin kesilmesi için 11 Ekim 1922’ye kadar beklenecekti. Savaş devam ederken, Meclis’in açılış gününün bir yıl sonra bayram olarak kabul edilmesi birlik beraberlik ruhunu ve kurtuluş inancını canlı tutma isteğinin bir ifadesiydi. Bir yandan da insan kaynağımız hızla tükeniyor, çocuklar öksüz ve yetim kalıyordu. 1920 yılı çocuk ölümleri Türkiye’de Dünya ortalamasının üzerindeydi. Bazı bölgelerde 1 yaş çocuklarda % 80 oranında ölüm kaydediliyordu. 1908-1919 yılları arasında 10 yıl boyunca üç büyük savaş gören Anadolu adeta yoksullar ve yetimler memleketi olmuştu.

gurbuzcocuklarGÜRBÜZ ÇOCUKLAR ORDUSU

Kazım Karabekir, 1919’da Doğu Cephesi’ne geldiği ilk günlerde yaptığı çalışmalarla 50 bine yakın bakıma muhtaç çocuk olduğunu rapor etmişti. Bu çocuklar sokaklarda, ağaç kovuklarında, mağaralarda, ağaç yaprakları ve ot yiyerek hayatta kalmaya çalışan sersefil halde çocuklardı. Sadece Erzurum civarında 6 bin yetim ve öksüz çocuk, Kazım Karabekir tarafından sokaklardan ya da bakamayacak durumda olan akrabalarının yanından toplatılmıştı. Bu çocuklara temsili olarak “Gürbüz Çocuklar Ordusu” ismi verilmişti. Çocukların hem bakımı ve korunması gerçekleşiyor hem de asker ve zanaat eğitimi alarak orduya destek vermeleri sağlanıyordu. Şimendifer, buhar makinesi tamiri, sıhhiyecilik eğitimleri dahi veriliyordu. Orduya kundura ve kıyafet dikerek yarar sağlıyorlardı. Karabekir, 1 Temmuz 1919’da ‘Sanayi Gürbüzleri’ olarak isimlendirdiği ilk eğitim ve bakım yuvasını açmış, 24 Haziran 1921’de Sarıkamış’ta bir çocuk kasabası kurarak doğunun yetimlerine, Sarıkamış şehitlerinin çocuklarına zanaat eğitimi verdirmişti. Aynı yılın kasım ayında da ‘Çocukları Himaye Cemiyeti’ni kurmuştu. Durumla ilgili bilgisi olan Atatürk, Kırklareli Milletvekili Dr. Fuat Umay’ı bizzat bu çocukların eğitimi ve sağlığıyla ilgilenmesi için görevlendirdi. 6 Mart 1917’de İstanbul’da kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) Birinci Dünya Savaşı döneminde şehit çocukları ve kimsesiz çocuklara ciddi yardımlarda bulunduğu için TBMM girişimiyle Kurtuluş Savaşı’nda öksüz ve yetim kalan çocukların korunması ve yetiştirilmesi amacıyla 30 Haziran 1921’de Ankara’da faaliyetlerine tekrar başlamıştı. Cemiyetin başında da Fuat Umay vardı.

1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılınca, Kanundaki “Milli Bayram” adı, “Millî Hâkimiyet Bayramı” olarak değiştirildi. Artık hâkimiyetin tamamen millete bırakılması önündeki son engel de kalkmıştı. Türkiye Devleti’nin ilk resmi bayramı, ancak 1935 yılındaki kanun değişikliğiyle, “23 Nisan Millî Hâkimiyet Bayramı” adını alacak olmasına rağmen, o güne kadar 1 Kasım’da değil hep 23 Nisan’da kutlandı. Çünkü 23 Nisan tarihi imkânsızı başarmanın, birlik olmanın, bağımsızlık inancının, vatan sevgisinin vücut bulduğu tarihti ve gönüllerdeki tarih oydu.

23nisan1923’den itibaren 23 Nisan kutlamaları, Yeni Türk Devleti’nin kuruluş sevinci ile sağlıklı çocuklar yetiştirip Türkiye’yi onlara emanet etme duygusuyla hep birlikte yürüdü. Himaye-i Etfal Cemiyeti çocuklar yarına pul bastırdı. Bir yıl sonra cemiyet rozetleri yardım amaçlı satılmaya başlandı. Latife Hanım cemiyetin temsilcisi olunca çalışmalar daha da hızlandı. Atatürk’ün desteğiyle toplumun çocuk sağlığıyla ilgili bilgilendirilmesi ve konuya dikkat çekilmesi için 23 Nisan kutlamaları hep çocuk sorunlarının çözümü ile anılmaya başlandı. Mecliste yapılan ilk kutlama töreninde protokolde Himaye-i Etfal Cemiyeti başkanına da yer yerilmişti. Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nde, çocuklara yardım çağrıları yapılıyor, sağlıklı çocuk yetiştirmekle ilgili ailelere bilgilendirme yazıları yayınlanıyordu. Askerlerin ve öğrencilerin resmigeçit törenleri, gece fener alayları gibi etkinliklerin yer aldığı kutlamalarda her yıl çocuklarla ilgili program ayrıntısı artıyor, çocuk konusu ön plana çıkarılıyordu. İlk kez 1926 yılı gazeteleri 23 Nisan Hâkimiyet-i Milliye ve Çocuk Bayramı isimlerini birlikte kullanmıştı. Bu yıl kutlamalarda Ankara’da arabacı, kahveci, lokantacı gibi birçok esnaf hasılatın bir kısmını cemiyete bağışladı. 1926’da başlayıp 1935 yılına kadar sürecek “Gürbüz Çocuk Yarışması” da bu yıl gerçekleşti. Aileleri bilinçlendirmek, çocuk bakımı konusunda eğitmek için düzenlenen yarışmanın yanısıra aynı adla bir de dergi çıkarılıyordu. Kazanan çocukların resimleri de dergide yayınlanıyordu. İlk önce mama çağından 5 yaşına kadar çocukları kapsayan yarışma, ilerleyen yıllarda ilkokul çağındaki çocukları da kapsar hale gelmişti. Memur çocuğu, çiftçi çocuğu, milletvekili çocuğu, kim varsa sağlık bilgileri ve fotoğrafıyla yarışmaya katılıyor, sağlık koşullarını karşılayan tüm çocuklara hediyeler ve ailelerine teşekkür belgeleri veriliyordu. 1926 yılının Gürbüz Çocuk Yarışması’nın kazananlarından biri de İsmet Paşa’nın oğlu Erdal İnönü ’idi. Bunun dışında “Çok Çocuklu Aile Yarışması” da açılmış, çok çocuk ve o çocuklara iyi bakmak ödüllendirilmişti.

BİR HAFTA KUTLANIYORDU

1927’de Himaye-i Etfal’in Ulus’taki bir binası, çocuk sarayı olarak düzenlendi. O yıl şehirdeki araçlar süslenerek çocukların ulaşımına tahsis edildi. Atatürk de arabasını bu iş için çocuklara vermişti. Cumhurbaşkanlığı Bandosu çocuk balosu için görevlendirildi. Uçaklar şehrin değişik bölgelerinde çocuklar için konfetiler atıyor, konfetiler arasından çocukların okuması için milli özdeyişler yazılı kâğıtlar çıkıyordu.1929’da Atatürk’ün desteğiyle 23 Nisan Bayramı 7 güne çıkarılarak kutlama organizasyonu Türk Ocakları’na bırakıldı. Çocuklar bir hafta boyunca Türk Ocakları’nda görevlilerin yerine geçiyor ve onların aldığı kararlar uygulamaya konuluyor, hangi çocuğun nasıl bir uygulama yaptığı o günün gazetesinde yayınlanıyordu. Artık kutlamalar, Ankara dışında tüm ülkede yapılıyordu. Okullar tatildi, tüm öğrenciler aileleriyle vakit geçiriyor, öğretmenleriyle idari ve sanayi kuruluşlarını geziyor, Türkiye’nin açtığı fabrikalardaki, hastanelerdeki gelişmeleri gidip yerinde öğreniyorlardı. Sinema ve tiyatrolar çocuklar için gösteriler düzenliyordu. Türk Ocakları’nda sağlıklı çocukların eğitimi, oyuncağı, giyimi konulu açılan sergiler, ailelere çocuk sağlığı ile ilgili verilen ücretsiz eğitimler, çocuklara ücretsiz sağlık taramalarıyla hafta tam bir çocuk festivaline dönüşmüştü.

kazim-karabekirTürk Ocakları’nın yerine 1932’de Halkevleri’nin açılmasıyla 23 Nisan kutlamaları da bu kurumun sorumluluğuna verildi. Bir yıl sonra çocukların devlet dairelerinde temsili olarak yöneticilerin yerine geçmesi geleneği başladı. Milli Eğitim Bakanı Mustafa Reşit Baydur,(Reşit Galip) o yıl 23 Nisan kutlamalarında çocuklara yaptığı konuşmada şöyle sesleniyordu: “Çocuklarım! çalışkan ve ahlaklı olmayan, kendisini iyi yetiştirmeyenler gelecekte Türk milletinin en büyük düşmanı olacaktır. Siz bu millete düşman olmak ister misiniz?” Çocuklar hep bir ağızdan Hayıırr diye bağırıyordu. “Öyleyse bana söz verin, çok çalışacak ahlaklı ve doğru insan olacaksınız. Bayram töreni bitip okullarınıza döndüğünüzde her gün bu dediklerimi unutmamak için bu andı okuyun”.

O nedenle andımız; ‘Türk’üm doğruyum çalışkanım diye başlıyor, yasam küçüklerimi korumak büyüklerimi saymak, ülküm yükselmek, ileri gitmektir’ diye devam ediyordu.

1950’li yıllar Demokrat Parti’nin iktidarıyla başlamış, Halkevleri kapatılmıştı. Her ne kadar Adnan Menderes 23 Nisan kutlamalarının aynı coşkuyla yapılmasını dile getirmiş olsa da, çocuk haftası organizasyonları Halkevleri’nin kapanmasıyla eski işlevini yitirmişti. Oysa II. Dünya Savaşı yıllarında, hatta Atatürk’ün öldüğü 1938’de bile halka umut olsun, birlik beraberliği güçlendirsin mantığıyla özellikle daha coşkulu kutlanmıştı. Demokrat Parti’nin ilk yıllarında; Kore Savaşı’na asker gönderme tartışmaları, Kıbrıs Rum kesiminin Türklere baskısı, Rum vatandaşların mallarına zarar verilen 6-7 Eylül olayları, Yenice Depremi gibi olaylar nedeniyle, 23 Nisan ve çocuk konusu bir daha hiçbir zaman devletin birinci meselesi olamadı.

Türkiye’de 1920’li yıllardan beri çocuk günü ve çocuk bayramı kutlamaları yapılmasına rağmen, batı ülkelerinde o yıllarda bu şekilde bir gün mevcut değildi. 1924’de “Çocuk Hakları Evrensel Bildirisi’nin” yayınlanması dışında çocuk hakları konusunda yapılan bir faaliyet yoktu. Çocuk Esirgeme Kurumları Uluslararası Birliği, 1953’te üyesi bulunan bütün kuruluşlara çağrıda bulunarak, her ülkede yılın belirli bir gününün çocuk günü kabul edilmesini istemiş, Birleşmiş Milletler ise aynı çağrıyı üye ülkelere ancak 1956’dan itibaren yapabilmişti. Türkiye, 17 Nisan 1978’de BM’ye, elli iki yıldan beri kutladığı 23 Nisan’ın Dünya Çocuk Bayramı olmasını önerdi. 1979’da Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla önerisini bir kez daha yenilediği halde kabul edilmedi.1979’un UNESCO tarafından Dünya Çocuk Yılı olarak duyurulması üzerine, TBMM ve TRT tarafından dünyanın bütün çocuklarını kucaklamayı amaçlayan bir proje hazırlandı. Proje, TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği adıyla aynı yıl uygulamaya konuldu. Tüm kıtalardan çocuklar davet edildi. Türkiye bu özel gününü Dünya çocuklarıyla paylaşarak, Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünya’da Barış” sözüne sevgi dolu bir katkı sağlamış oldu. 23 Nisan’ın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adıyla kanunlarımızda yer alması ise ancak 1981’de gerçekleşebildi.

Pınar SÖZER

Tarihçi / Yazar

Kaynakça:

Makbule Sarıkaya, Gürbüz Çocuk Yarışmaları

Mücahit Özçelik, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın Ortaya Çıkışı ve 1922-1929 Yılları Arasında 23 Nisan Kutlamaları

Veysi Akın, 23 Nisan Millî Hâkimiyet Ve Çocuk Bayramı’nın Tarihçesi

Firdevs Temizgüney, Demokrat Parti Dönemi 23 Nisan Milli Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı Kutlamaları

Gülperi Mezkit Saban, Millî Kimliğin Oluşturulması Bağlamında 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SİHİRLİ TARİH

Sihirli Tarih; Atölye çalışmaları ve etkinlikler düzenleyerek öğrencilerin ülkemizdeki sosyal bilgiler ve tarih müfredatlarının kazanımlarına ulaşması, araştırmaya istek duyması, geçmişte ve günümüzde Anadolu’nun zengin yaşam kültürünü fark etmesi için önce kendini ve çevresini tanımasını sağlar.

RESİM GALERİSİ

İletişim Formu